#6 Avangart






Uçlarda yaşadığını düşünüyorsun, her şeyi. En azından çoğu şeyi. Ama bunu yaparken bile istediğin:

 uçlarda yaşayan biri olmak.

Başkalarının tepkisini ölçüyorsun. Böylece yaptığın işlere değer biçiyorsun. Onların karşı çıktığı kadar doğru yoldasın. Onların desteklediği ölçüde vazgeçiyorsun. Gerçekten bu mu, kafa tutmak mı istediğin? Diğerlerinden farklı olmak iyi geliyor. Hayatından çıkardığın insanlar da, hayatından çıkarabilme yeteneğinin bir göstergesi mi? 

Niye güldün?

Gülesin mi geldi, 

ya da tam oraya, gülmek mi iyi giderdi?

Niye her boşlukta aynaya bakıyorsun? Diğerlerinin seni nasıl gördüğünü önemsiyor musun ki? Öyle olsa onlara kafa tutmazdın. Bazen de tam tersine, içlerine dahil olmak, tamamıyla kaybetmek istiyorsun kendini. Fark etmez öylesine seçtiğin bir topluluk da olur.


Kimse görmesin, 

duymasın, 

oralı olmasın, 

 gülmesin.

Tepkilerini hiç bilme, ya da bileme ne önemi var.

 Bir şey yapar mısın? Yine güler misin kendi şakana? Bana bunu söyle.

Sanki tepende bir kamera var. Kalkıp yürüdüğünde peşinden geliyor. Kalabalığa karıştığında sana odaklanıyor. Hele de yağmurluysa hava, yakınlarda hüzünlü eski bir şarkı çalıyorsa. Tarihi bir an. Tam yazmalık. Tam çekmelik. Hayal et kendini dışarıdan, izle izleyebildiğin kadar. 

Sonra bir duvar ör kendine, renkli, simliavangart tuğlalar. Kusursuz dizmene gerek yok, bu sonuçta normal bir duvar değil. Hatta istiyorsun ki anormal olsun, göze çarpsın. Aralarda boşluk bırak, içerisi biraz gözükebilir. Tül perde gibi düşün, ya da karartmalı bir cam, gizemli. 

Ama dikkatli ol, kimse tamamını görmesin. Sana yaklaşabilir, müdahale ettiğini düşünsene. Eleştirmeye kalkar dayanamazsın. Belki de önerilerini dinlemek zorunda kalmak istemiyorsun. Sadece gururundan, 

bunu da zaten inkar etmiyorsun. 

Biri yaklaşırsa durdur, bağırırsa sustur. Ya da duymazdan gelsene öylesi daha kolay. Hem küçük düşürmüş de olursun. Böylece sen de büyürsün kendi gözünde. Tek taşla iki kuş.

Bir rüya gör, "Film gibiydi bir bilseniz!" diye anlat. Hayatının da tıpkı rüyaların gibi enfes koca bir film olduğunu düşün.

Diyelim öyle. Bir film. Yazan da sensin yöneten de. Hatta işe bak ki oynayan da.

İzleyenin kim? Biri de sen misin? 

Yoksa bir tek sen mi?


"Makyajını silmeye de, tekrardan yapmaya da cesaret edemiyorsun. Gitmeye de kalmaya da cesaretin yok. Koruyucu duvarların yıkıldığında hayatın gerçeklerini net bir şekilde görürsün. Orada çırılçıplak üşüyorken durduğunda gerçekte nasıl biri olduğunu fark edersin. Sadece bir defa."  -Sommarlek, 1951


(Fotoğraf: Eylül 2022, Malatya)


Yorumlar

Popüler Yayınlar